Necati Keskin

Necati Keskin


Anadolu'da Allah Dostları

09 Nisan 2014 - 01:39

ANADOLU’DA ALLAH DOSTLARI

Bu vatan; taşıyla toprağıyla mübarektir, her karış toprağı mübarek şehit kanları ile sulanmış veya bir evliya bedeni ile mayalanmış dualı ve rahmetli topraklardır.   Anadolu'muzun her karış toprağının tütsülendiği her köşede manevi erlerden birisinin meftun bulunduğu mübarek toprağın mübarek insanlarıdır erenler, evliyalar ve Allah dostları, Ankara’da Hacı Bayram Veli, Kırşehir’de Hacı Bektaşi Veli, Çankırı’da Hacı Muradı Veli, Kastamonu’da Şıh Şaban-i Veli, Konya'da Mevlana hazretleri, Aksaray’da Şeyh Hamidi-i Veli, Bursa'da Emir Sultan Hazretleri ve Süleyman Çelebi, Amasya'da Şeyh Sadi Hazretleri, Bolu'da Ak Şemşettin hazretleri daha ismini hatırlayamadığımız yüzlerce veli, yüzlerce ermiş ve yüzlerce Allah dostu, İslam’ın ana fikirlerini yaymak üzere Peygamberimizin manevi sancağını taşıyarak, onların her sözü bir şifa kaynağı, her kelimesi bir vahiy meyvesi olarak kendilerinden ilham aldığımız bu insanların Anadolu halkını aydınlatmak üzere yollara düşen ve gurbet aşkıyla yanarak bulunduğu yörelere ismini verip oralarda rahmeti rahmana kavuşan Allah dostlarını saygıyla anıyor, İslam’a ve insanlığa yaptığı hizmetleri yüce yaratıcının indinde tüm İslam alemine hazırlara vesile olmasını diliyorum.   Bu Allah dostları hatırlanınca hemen aklımıza evrensellik gelmeli, toplumsalllık gelmeli, paylaşmacılık gelmeli, akla uzlaşmacılık gelmeli, etnik kimlikler arasında uyum ve barış gelmeli, demokrasi gelmeli, laiklik gelmeli, kadın hakları gelmeli, çağdaşlık gelmeli, ilim, bilim, yani aklınıza insanlığa hizmet için ne gerekiyorsa o gelmelidir. Bu insanlar, bizlere nesebiyle değil edebiyle öğünmeyi öğütler. Onlar asla tutucu değiller, daime geçmişlerine saygılıdırlar, bundan 700 yıl evvel yaşamış Bir Hacı Bekdaşi Veli, gelecek olanlara söyle sesleniyor “ Geçmişi anma, gelecek için bekleyişte bulunma, zaman ve mekanın değerini bil ve gereği ne ise onu yap” Yani Hacı Bekdaşi Veli diyor ki ‘Soyunla, sopunla şecerenle mezar taşlarınla övünme, Geçmişte başaranlar zaten işlerini yapmışlardır" diyor Hacı Bekdaşi Veli 700 yıl evvel halkına. Yani miras yedi olarak yaşamak İslam inancında 'miskinliktir' diyor Veli, Anadolu’da bütün evliyalar, erenler ve Allah dostları dediğimiz insanların yaşantılarından ders çıkartarak onların 12- 13 yüzyılda yani bundan 700 yüz yıl önce bile bu gün 21. Yüzyılı görebilme erdem ve faziletine erişmişler verdiği öğütler günümüz uygarlığına katkıları çok olmuştur. Bu insanların geleceği görebilme özelliği ve önemi büyük olmuştur. Onların yaşantısındaki en temel nokta ise değişikliği yakalamış ve kendi felsefesi ise ilimle, bilimle ve teknoloji ile hiç bir zaman ters düşmemiştir. Onların bu erdemli ve faziletli görüşleri yaşamsal süreçte onun en büyük tezlerinden biriydi. İşte bu felsefeleri ve dünya anlayışları ise kendilerinin bıraktıkları fikirleri kendilerinden sonraki çağlara taşımışlardır. Yalnız; bu modern çağda bazı insanların mezarlarına her daim uğrayıp mezar taşlarına yüz sürüp, onlara dertlerimizi açıp, dert ortağımız gibi onlardan medet ummak, şifa dilemek bu çağın insanlarına yakışmayacak bir ayıptır. Bu bizim İslam felsefesine ve görüşlerine ters olması dolaysıyla millet olarak bizim en büyük ayıbımızdır.   Zira Yüce yaratıcı Kuran’ı Kerimin Maide sureti 51. Ve 55. ayetinde “Sizin dostunuz (veliniz) Ancak Allah’tır ve Allah’ın Resulüdür, dininizin kıymetini biliniz, hiçbir toplumun tekelinde olmayı kabullenemeyen Hak’kın fevzini, bu ilahi lütfu, bu yüksek hürriyeti bırakıp da başkalarının dostluğu arkasına düşmeyiniz” İnsan yaradılış gereği bir şeye inanmak durumunda olan ve telkine müsait varlıktır. Bela, kötülük, felaket, sıkıntı ve hastalık anında sığınacak bir makam ve başvuracak bir çare arar. Bu çaresizliğin ve bu zaafı iyi değerlendiren bazı din ve merhamet simsarları olan üfürükçüler, muskacılar, cinciler, falcılar ve moda deyimiyle medyumlar her zaman cahil vatandaşın bu çaresizliğinden istifade etmişlerdir. Tarih sahifelerinde insanoğlunun bu zaafını tespit edip bundan menfaat sağlayan insanların olayları ile doludur. Yalnız bu olayları, sadece Müslümanlığa aitmiş gibi siyasi malzeme yapmak ancak Emevi Kültürünün içimize yuvalanmış çıkarcı zihniyeti tezahürüdür. Bu olaylar gösteriyor ki o toplumda bir kültür ve eğitim eksikliğinden kaynaklandığı bilenen bir gerçektir.   Günümüze bakıyoruz Diyanet İşleri Başkanlığının vaizleri ile Televizyon ekranlarında onca profesörlerin, emekli müftülerin konuşmalarında, türbelerden, yatırlardan şifa beklemeyiniz duanızı sadece Allah’a yapınız. Ama gel gör ki hala o ramazan günlerinde, mübarek kadir ve kandil gecelerinde bütün bu din bilginlerinin sözleri, sanki aksi bir infial yaratmış gibi birde İslam kültür ve inancına bağlı olanlar tarafından yok oruç baba’dan şunu dilersen mutlaka oluyor, yok şu türbede şunları istersen mutlaka muradına eriyorsun gibi asılsız ve mesnetsiz şifa dileyenlerin, evlenmek isteyenlerin veya isteklerinin karşılanması için yatırlarda bulunan ağaçlara çaput bağlayanların, karargahı haline gelmiş bir toplumdan beklenilen de ve bu toplumu bu hale getirenlerde geleceğimizin Türkiye’sine de aydınlık bir Türkiye denemez. Mustafa Kemal Atatürk’ün “Büyük dinimiz çalışmayanın insanlıkla ilgisi olmadığını bildiriyor, bazı kimseler çağdaş olmayı kafir olmak sayıyorlar, Asıl küfür onların zannıdır.” “Her sarıklı hocayı hoca sanmayın, hoca sarıkla değil, dimağladır.” “Biz batı medeniyetini taklitçilik yapalım diye almıyoruz, onda iyi olarak gördüklerimizi kendi bünyemize uygun bulduğumuz için, dünya medeniyet seviyesi içinde benimsiyoruz.”,   “Efendiler!.. Uygarlık yolunda başarılı olmak, yenileşmeye bağlıdır, toplumsal yaşamda bilim ve teknik alanda başarılı olmak için tek kelime yükselme yolu budur. Yüz yıllık köhne düşüncelerle, mazi severlikle varlığı koruyup, sürdürmek olasılığı yoktur. Bu Türkiye Cumhuriyeti, şeyhler, dervişler, müritler ve meczuplar memleketi olamaz, en doğru en hakiki yol, medeniyet yoludur, medeniyetin emir ve isteklerini yapmak, insan olmak için yeterlidir.” Diyor. Yukarıda arz ettiğim şekilde bir ülkede hala nüfusun çoğunluğu, üfürükçülere, muskacılara, medyumlara, falcılara, yatırlara, türbelere gidip onlardan dileklerini kabul etmesini istiyorlarsa ; Böyle bir ülkede bereket olmaz, birlik, dirlik, düzen ve huzur olmaz, kökü bozuk olanların ise geleceği olmaz, Bu insanların ne gelecekleri olur nede ibadetleri kabul edilir. Yunus Emre demiş ki; Bir kez gönül yıktın ise / Bu kıldığın namaz değil,/ Yetmiş iki millet dahi/ Elin yüzün yumaz değil. Gelin birlik olalım, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Atatürk’ün sözünden ayrılmayalım.   Kuran’ı Kerim’in maide suresinin 51. Ve 55 ayetlerine bağlılığımızı gösterelim, Yunus Emre’nin yukarıda dörtlüğünden ilham alalım.   Görüşmek dileğiyle hoşça kalın sağlıklı kalın.   Necati KESKİN asiyan151048Fhotmail.com 01.NİSAN.2014

Bu yazı 6575 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum