Necati Keskin

Necati Keskin


Geçmiş Yıllarımızdan -2-

14 Ağustos 2023 - 17:43

Geçmiş Yıllarımızdan -2-

Radyolu Günlerimiz

Geçmiş yıllarımızdan -1- “Kara Buğdan Unu” hatıralarımız arasında bulunması sebebiyle o günleri anlattık. İkinci yazımızda yine o günlere ait “Radyolu Günlerimiz”in bizde bıraktığı hatıraları yine eski günleri özleyenlere ve  bilmeyen gençlere biraz da nostalji yapalım.

Radyoyu icat edenler aslında daha önce televizyonun bulunduğunu ancak teknik imkanlar el vermediğinden ancak gelişmiş ülkelerde 1930 lu yıllarda yayına başlamış. Ülkemize de 1970 yıllarında başında deneme yayına başlamış alt veya yedi  yıl içerisinde de siyah beyaz olarak yaygınlaştı.

Bizim çocukluk ve gençlik yıllarımızda gazete ve dergiler bu kadar yaygın olmadığından veya dağıtımı köylere kadar ulaşmadığından  ancak birkaç sayılı ailelerde bulunan  radyolar sayesinde haber alma yoluna gidiyorlardı.

55 – 60  lı yıllarda bizde Radyo yoktu ama mahallemizde  Rahmetli Hamza amcamların ve Kesedargilin evinde hemen hemen tahta sandık kadar olmasa da ona yakın büyüklükte Oturma odasının en yüksek bölümünde üzerinde özenle işlenmiş örtüsüyle birlikte arkasında 4 kilo kadar gelen büyük bir bataryası ve yanında bir kilo kadar gelen pil ile çalışan bu radyolar evlerde her zaman açılmaz, saat başlarında belki beş dakika  kadar, çünkü batarya ve pil çok pahalı ve piyasada hemen alınıp getirilen bir şey değil. Ancak Ankara’ya gidenlere sipariş verilerek alınırdı. Ayrıca antenleri uzun tellerden ibaret evlerin en üst kısmına takılır ki radyo iyi çeksin diye. Radyoların Orta, Uzun ve kısa  dalga diye üç kanallı televizyon gibi. Bizim Korgun’da sadece uzun dalgadan Ankara radyosu, İstanbul radyolunu pek çekmezdi, kıza dalgadan da Meteoroloji ve Polis radyosundan türküler dinlerdik.

Türkiye çok partili parlamenter sisteme geçince, 1946 ve 1950 yıllarında yapılan seçimleri halkımız hep radyodan takip etmiştir. Hatta iyi hatırlarım 1960 ihtilalin sanıkları Mahkemesi Yassı adada devam ederken naklen saat 9 da dinlediğim olmuştu.

Ülkemizde bataryalı ve büyük ebattaki radyoların yerine  teknolojinin ilerlemesinden mi, yoksa ithal mi edildi bilmiyorum ama  elde taşınabilir çantalı tabir ettiğimiz ve çeşitli markalarla radyolar çıktı ve yurt çapına öyle dağıldı ki hemen hemen her evde çantalı radyo mevcut, Yani bütün evlerde Radyolar hayatın bir parçası olmuştu. İstanbul’dan babam Maskot marka bir radyo almıştı, rahmetli anamda onu eskimesin diye bezden kılıf yaparak evimizde yayın hayatına böyle başları o yıllarda televizyon olmadığından lig maçları rahmetli Halil Kıvanç veya Orhan Ayhan’ın anlatımlarıyla lig maçlarını takip ederdim. Korgun’da sabahları erkenden tarlaya gidenler ellerinde sesleri sonuna kadar açık “Günaydın ve “Ocakbaşı” akşam eve dönerken “Tarla dönüşü” programlarını bazen ı dinleye dinleye evlerinin yolunu tutarlardı. Bazen de kırsal kesime “Köy Odası” programları unutulur gibi değildi.

Yani bütün evlerde Radyolar hayatın bir parçası olmuştu. İstanbul’dan babam Maskot marka bir radyo almıştı, rahmetli anamda onu eskimesin diye bezden kılıf yaparak evimizde yayın hayatına böyle başları o yıllarda televizyon olmadığından lig maçları rahmetli Halil Kıvanç veya Orhan Ayhan’ın anlatımlarıyla lig maçlarını takip ederdim.

Saat 12 de kahvehanelerde haber dinlemeye gelenlerle dolup taşar, O yıllarda meşhur Kıbrıs haberleri başta olmak üzere yurt haberlerine geçer ve kahvehanede çıt çıkmaz, daha sonra Haberler hakkında Ahmet amcamız namı diğer “Deli Ahmet” haberler hakkında yorumda bulunur ve herkes onu dinledikten sonra isteyen evlerine  giderlerdi..

Akşam haberlerden sonra, radyoda “Arkası yarın” var, nasıl es geçeriz. “Radyo Tiyatrosunun” hızlı takipçileriydik. Orhan Boran’la dakikalar ve “Doğrumu yanlış mı Programını” hiç kaçırmazdım. Arada bazen 5 bazen 10 dakika verilen reklamlarını bile bize özel programlar gibi gelirdi. Radyo konserinde bizler çakılırdık radyonun başına, Unutur muyuz; “Muzaffer Sarısözen’i, Ahmet Gazi Ayhan’ı, Nida Tüfekçi’yi, Aşık Veysel’i, Hacı Taşan’ı, “Çekiç Ali’yi, Neşet Ertaş’ı, Zekeriya Bozdağ’ı, Musa Eroğlu’nu, Aşık Mahsuni Şerif’’i, Mustafa Geceyatmaz’ı,  Kemal Koldaş’ı, Yıldıray Çınar’ı, Nuri Sesigüzel’i, Mükerrem Kemertaş’ı, Muharrem Akkuş’u, Yıldız Ayhan’ı, Nezahat Bayram’ı, Muzaffer Akgün’ü, Zehra Bilir’i, Bedia Akartürk’ü, Aliye Akkılıç’ı, Cemile Cevher Çiçek’i, Saniye Can’ı ve Ülkü Beşgül’ü ile Necla Erol’u, daha ismini hatırlayamadığım nice sanatçılar geldi geçti radyolardan. Televizyon gibi kendilerini görmedik ama seslerinden hepsini tanırdık, Vefat edenlere Allah’ın bol rahmetini diliyorum, mekanları cennet olsun.

Bazı geceler yastığa başımızı koyarken mutlaka radyoyu da kulağımızın dibinde olurdu, Radyoda Halk müziği veya sanat müziği dinlediğimizde günün yorgunluğunu alırdı bu meret kutu.

Radyo denilen meretin içerisinde ne gibi aletler var diye merak konusu hangi çocuğun ilgisini çekmemiştir ki. Benimde ilgili çekti, evde yalnız olduğumu zamanda radyoyu kılıfından çıkartarak vidalı olan arka kapağını çıkarttım, biraz fazla karıştırdım galiba geri takıp açtığımda radyo çalmadı, bayağı telaşlandım ama Rahmetli Ömer Oğuz bizim eve geldiğinde ona söyledim oda belki pili yanlış takmışsındır diyerek yeniden açıp ve taktık yeniden düğmesini açtığımda çalıştığını görünce, babamın haberi almadan bana akıl veren Ömer’e sarıldığımı unutmam..

Doksanlı yıllardan sonra özel radyolar ve özel televizyonlar yayın hayatına başlayınca TRT haliyle biraz geri plana itilse de yine de yayın hayatımızın temel direklerinden birisidir. Ekrana çıkarttıkları haber sunucu bayan ve erkek spikerler Türkçe dilini en iyi kullanan kişilerdi.

İşte bizim çocukluk yıllarımızda mazide kalanlar. “Geçmiş yıllarımızdan -3- Sobalı, Siyah Beyaz Televizyonlu Günlerimizi” inşallah başka bir gün yazarız elbette..

Görüşmek dileğiyle sağlıklı ve huzurlu günler dilerim.

Hoşça kalın.

Necati KESKİN
14 Ağustos 2023
atay1348@gmail.com

Bu yazı 1102 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum