Samimi Bir Kul Olmak: İhlâs
Yazıcı, "İnsanın yaratılış gayesi kendisini yaratan ve yaşatan Rabbini tanıması, O’na gönülden iman, ibadet ve itaat etmesidir." dedi.

02 Mayıs 2025 - 10:02 - Güncelleme: 02 Mayıs 2025 - 10:08
Çankırı Müftülüğü İl Vaizi Hüseyin Yazıcı’nın hazırlayıp sunduğu hutbesini kamuoyu ile paylaşıyoruz.
İnsanın yaratılış gayesi kendisini yaratan ve yaşatan Rabbini tanıması, O’na gönülden iman, ibadet ve itaat etmesidir. Kısaca kulluk diyebileceğimiz bu görev ancak ihlasla ve samimiyetle yapıldığında kabul olunur.
Peygamber Efendimizin (s.a.s), “Sen bendensin, ben de senden!” diyerek övdüğü sahâbî Ebu Ümame el-Bâhili’nin naklettiğine göre, bir adam Hz. Peygamber’e (s.a.s.) gelerek “Şöhret ve kazanç (ganimet) elde etmek için savaşan kimse hakkında ne dersin?” diye sordu. Resulüllah (s.a.s), “Onun için hiçbir şey yoktur.” dedi. Adam sorusunu üç defa tekrarladı. Allah Resulü (s.a.s) her defasında “Onun için hiçbir şey yoktur.” diyerek böyle birinin mükâfat elde edemeyeceğini belirtti ve sonra: “Allah sadece samimi bir şekilde ve kendi rızası gözetilerek yapılan amelleri kabul eder.” (Nesai, Cihad, 24; Hadislerle İslâm, 3/139) buyurdu.
Her gün namazlarımızda ve bir vesile ile okuduğumuz Fatiha suresinde: “(Rabbimiz!) Ancak sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz.” (Fatiha, 1/5) diyerek Rabbimize olan kulluğumuzu ve kulluğumuzda da samimiyeti ikrar ediyoruz.
İhlâs, “ibadet ve iyilikleri riyadan ve çıkar kaygılarından arındırıp sadece Allah için yapmak” demektir. Daha geniş olarak ihlâs, şirk ve riyadan, bâtıl inançlardan, kötü duygulardan, çıkar hesaplarından ve gösteriş arzusundan kalbi temizlemeyi, her türlü hayırlı faaliyete iyi niyetle yönelmeyi ve her durumda yalnızca Allah’ın rızasını gözetmeyi ifade eder. (Süleyman Ateş, İhlas, DİA, 21/535)
Şu dünya hayatında Allah’ın sevgisine mazhar olmaktan daha güzel bir şey olabilir mi! Bir insanın, Allah’ın sevgisini elde etmesini sağlayan ulvî duygu ve davranış nedir ve bu nasıl elde edilir? Bu üstün duygu ve davranış, hiç bir karşılık beklemeden, sadece Allah rızasını gözetmekle elde edilir.
Niyetsiz ibadet olmayacağı gibi ihlassız amel de Allah Teâlâ’ya ulaşmaz. Allah’ın (c.c.) sevgisi, rızası ihlasla yapılan amellerdedir. Yunus Emre ne güzel diyor:
Dervişlik olaydı taç ile hırka
Biz dahi alırdık otuza kırka
Peygamber Efendimiz (s.a.s.):“Allah Teâlâ sizin yüzlerinize ve mallarınıza bakmaz, kalplerinize ve amellerinize bakar.” (Müslim, Birr, 33) buyurmuştur. İnsanlar dış görünüşe, şekle, surete bakar hatta buna değer verirler. İnsanların Allah katındaki değeri dış görünüşleri, makamları, nesepleri, malları ile değil amelleri ve samimiyetleri iledir.
İhlasın zıddı olan riya, kişinin, başkalarının beğenisini kazanmak, saygınlık ve çıkar sağlamak amacıyla gösteriş için inandığından farklı davranışlarda bulunmasıdır. Riya, gizli yapılması gereken amel ve ibadetleri başkalarının görmesi amacıyla açıktan yapmaktır. İyilikleri, amelleri veya ibadetleri sırf başkaları duysun diye yapmak da “süm’a”dır. Bunda da başkalarının duyması vesilesiyle övünme, gösteriş yapma yahut çeşitli menfaatler elde etme amacı vardır. (Hadislerle İslâm, 3/596)
Amellerimizde samimiyeti, ihlâsı aramalı, her vesile ile Allah’ın rızasını kazanmaya çalışmalıyız. Rabbimizin rızası hangi ameldedir bilinmez, ama tüm işlerimizde halis niyetle O’nun rızasını aramalıyız. Samimiyeti yok eden, amelleri boşa çıkaran gösteriş ve riyadan sakınmalıyız. Hz. Peygamber (s.a.s.): “Kim hiçbir ortağı olmayan, tek olan Allah’a samimiyetle ibadet ederek, namazı dosdoğru kılarak, zekâtı vererek dünyadan ayrılırsa Allah kendisinden razı olmuş halde ölür.” (İbn Mace, Sünnet, 9) buyurmuştur.
Dünyadaki varlık gayemiz budur.
Kur’an-ı Kerim’de geçen Hz. İbrahim’in dualarından bir tanesi şöyledir:
“İnsanların diriltileceği gün ve Allah’a temiz bir kalple gelenler dışında, malın da çocukların da fayda vermeyeceği gün beni mahcup etme!” (Şuara, /2687-89) “Kalb-i selîm”, şirk ve şüpheden arınmış, iman esaslarına samimiyetle inanmış, kötülüklerden korunmuş sünnete gönülden bağlı olup bidatlerden uzak duran, mal ve evlât sahibi olduğu için şımarmayan bir kalp demektir. (Kur’an Yolu Tefsiri, 4/158)
İbadetlerin az veya çok olması değil, ihlâsla yapılmış olması önemlidir. Amelin kabulü, büyük ölçüde ihlâsla yapılmış olmasına bağlıdır. Birçok ayet ve hadiste, “Dini Allah’a has kılarak (ihlâs ile) kulluk yapılması” (Zümer, 39/2) yani ibadet ve amellerin gösterişten, riyadan uzak tutulması emredilmektedir.
Allah’tan başkası adına, başkasının gözüne girmek veya gönlünü kazanmak için yani Allah’a başka birini ortak kılarak yapılan ibadetin bir faydası yoktur. Rabbimizin böyle bir kulluk gösterisine ihtiyacı yoktur. Ameller ancak ihlâsla ve Allah’ın rızası gözetilerek yapıldığında bir değer taşır. Din, özü itibariyle ihlâs ve samimiyetten ibarettir. Dolayısıyla samimiyetin olmadığı yerde dinden veya dindarlıktan söz edilemez.
Rabbimiz, bizlere kendi sevgisini, kendisini sevenlerin sevgisini ve sevgisine ulaştıracak amelleri yapabilmeyi nasip eylesin. Cenab-ı Hak bizleri halis niyetli, samimi kullarından eylesin.
Hüseyin Yazıcı İl Vaizi
Bu haber 1537 defa okunmuştur.
FACEBOOK YORUMLAR