Bu günlerde yavaş yavaş hayatımızdan çıkan Mahalle Bakkalları hakkında yazı yazmak veya onların sorunlarına eğilmek bu güne kadar kimsenin umurunda olmadığı gibi birçoğu da ekonomik gelişmeye kurban gittiler, kapitalizmin çarkları onları da öğüttü. Sayıları günden güne azalsa bile mahalle bakkalları bir semboldür. Onlar hala köylerin, şehirde mahalle aralarının ve dar sokakların güvenli bekçileri ve önemli unsurlarıdır.
Banka kartlarının ne olduğunu dahi bilmediğimiz dönemde bizim aile yapımızı, geçim endeksimize veresiye defteri kavramı bakkallar ile hayatımıza girmişti. Çoğu zaman ay sonunu zor getiren memur ve işçiler, bir ay boyunca aldıklarını o veresiye defterine yazdırırlar, sonra da ay sonunda maaş alınca ödeme yaparlardı...
Geniş bir kültürü ifade eden tarihsel olaylara tanık mekânlardır mahalle bakkalları, Rahmetle babamın 40 yıllık mesleği olmasından ötürü çocukluğum bu mekânlarda geçmiş olmasından mütevellit buralara sıradan bir iş yeri gibi bakmak hata olur kanısındayım. Çünkü buralarda bulunan bakkallar mahallenin bekçileri, herkesin arkadaşı, sırdaşı, yoldaşı, ve dostudur, hatta o mahallenin namusudur..
Aslında mahalle bakkallarına hiçbir alışveriş merkezleri rakip değillerdir veya onların alternatifi de mahalle bakkalları değildir. Ayrıdır onların özellikleri, mahallede olup bitenlerden haberdardır. Çevrede onu tanımayan yoktur, her zaman ayaküstü sohbetler ile dükkan içerisinde özel tanıdıklarına ispirtolu ocakta kahve ikramları unutulmaz anılardır…
Babam küçükken İstanbul’a 16 yaşında gitmiş 1943 yılında İstanbul’dan geldiğinde Korgun’a bakkal açmayı düşünmüş, ilk bir yıl kahve çalıştırmış daha sonra Kanaat Bakkaliyesi adı altında vefat ettiği 1975 yılına kadar Korgun büyük camii yanı başında Bakkal olarak meslek sayılırsa mesleğini icra ettirmişti. Orada kırk yıllık müşteri beklemenin verdiği sıkıntı ile arada sırada bana, beni bulamaz ise tanıdık köylümüzden birisine bakkalını emanet edip “Tuvalete gidiyorum” diyerek akşama kadar kahveden gelmediği çok olmuştu. Hatta Rahmetli Kınacı Osman amca bana şaka yollu sitem ederek “ya oğlum baban tuvalete düştü galiba öğleye yakın gitti ama ikindi oldu, kaç saattir gelmedi şuna bir bak” diye söylendiği, fakat babamın da kahvede olduğunu bilirdi. Onun için babamın bakkalında bakkallık yapan baba dostları, Kınacı Osman amca, Keyfi Ömer amca, Demircevinin Mehmet amca, Kurbanlıkgilin Ali amca, ve en çok ta Kayınpederimin babası Mesutgilin İsmail Ünlü (İsmail Çavuş) tu,
Bakkal dükkanı ile pek çok anılarım olmuştu.. Hiç unutamadığım bir olayı nakletmek istiyorum Rahmetli babam İstanbul’dan çeşitli yiyecek giyecek eşyaları da getirip satardı. Yine İstanbul’a böyle eşyalar getirmeye gittiğinde. Eski Belediye binasının arka ve bitişik kısmında Jandarma Karakol binası mevcuttu. Evimize kadar gelen Jandarma anneme TBMM meclisinde Çankırı milletvekili ve meclis Başkan vekili Nurettin Ok’un telefonla babamı aradığını söylediler o yıllarda telefon sadece Jandarma Karakolunda buluyordu Tabii annem konuyu bilmediğinden Karakol gibi yerlere de alışık olmadığından gitmek istemedi. Jandarma beni götürdü karakola, yaşım da 14 veya 15 ilk defa telefonla görüşme yapacağımdan çok heyecanlanmıştım. Telefon başında tahminen yarım saat kadar bekledikten sonra Jandarma bana telefonu vererek ilk defa Nurettin beyle orada telefonla “buyurun efendim ben oğlu Necati” dedim. Ve babamın İstanbul’da olduğunu anlattım. Rahmetli Nurettin Ok Bey telefonda bana “Çankırı’da Demirciler size 10 ton kesme ve toz şeker gönderecekler, deponuzu yerleştirin” dedi. Yalnız Çankırı’da Demirciler toptan şeker ticareti yapan kimselerdi, rahmetli annemin eli ayağı tutuştu. bize o gece saat gece 10-11 gibi, Büyük bir kamyonla 10 (On) ton şeker gönderdiler. Bakkal dükkanımız 4 x 4 ebadında olduğundan şekerleri yakın komşuların evlerine göndermekten başka çare yok.. Boşaltma işini hemen Rahmetler olsun Kuşoğilin Satılmış abim, Ammeciğilin İsmail abimiz Vızvızgilin Abdülkadir abimiz, Avcı Ahmet amcamız ile bazı komşularımızın desteği ile tanıdık evlere taksimi yapılım dedik, Mesela; Atıyorum Kavas Amca’nın evine 15 çuval, Tellalcı Hüseyin amcanın evine 15 çuval, Maraz İsmail amcanın evine 10 çuval, Kınacıgilin Osman amcanın evine 20 çuval, Avcı Ahmet’in evine 20 çuval, Kurbanlıkgilin Hüseyin amcanın evine 10 çuval, Pallüşgilin Kerime teyzenin evine 20 çuval, diye yakınlarımızın evlerine sabaha kadar tahminen 150 torba şeker’i boşalttık ve işi bitirdik.
Bir hafta sonra babamız İstanbul’dan geldi. Durumu anlattık memnun oldu Fakat! Kimlere ne verdiğimizin listesini yapmadık. Rahmetli babam “Merak etmeyin kimde kaç çuval şeker var ise hepsi getirir” Bildiklerimizi deftere kaydettik Bakkalda şeker bitince git şuradan 4 çuval şekeri getir., şuradan 3 çuvalı getir derken tabii liste olmadığı için nereye ne verdiğimiz bilmediğimizden unuttuklarımız da olmuş aradan yıllar geçti, mahalleli babama gelip “Ya Osman ağa, dene bulgur koyacak yerim daraldı, 7-8 yıldır idare ediyoruz bizde 4 çuval çekerin var al artık çuvalları”, dediğinde babam sanki bedava bulmuş gibi sevindi rahmetli çünkü inanmıştı.
Biraz uzun oldu ama bu anımı niçin anlattım,
Çünkü Bu yazımı okuyanlara Korgun’umuzun mütevazi doğruluk ve dürüstlük sembolü insanlarının her zaman bulunduğunu bildirmek için..
Yani Mahalle de bakkal olmak o mahallenin veya o çevrenin gözüdür, kulağıdır, Sabah erkenden bakkal açılır. Alınan mala “bunun parası nerede” diye sormaz varsa müşteride para verir, yoksa bakkal defterinin bir sayfasına ilave edilir, “Veresiye verilmez” gibi tabelaları asla göremezsiniz,
Bakkallar sadece mal satan insanlar olmayıp, her zaman nakit sahibi olduğundan dara düşen mahallenin en yakın para babasıdır onlar, gün gelir bütün mahallenin dertlerine ortak olur, Fakirlerin yoksulların dostudur. Aç kalmış insanların lokantasıdır onlar. hasta olanların derdini dinler gün gelir okumayan haylaz çocuğundan evindeki aşından, tarlasındaki ekininden, bahçesindeki meyve ve sebzesinden, kaldırdığı hasattan, yani varlıktan yokluktan dert yananları dinler. Yani mahallenin dert babasıdır mahalle bakkalları.
Mahalle bakkallarının uyguladığı veresiye sistemi, insanlara güvenin ve itimadın sağlıklı yürütüldüğü bir sistemdir. Dürüstlüğün sembolüdür, kimin ne kadar veresiye alabileceğini bilen insanlardır onlar.
Korgun’da o yıllarda bakkal olarak Sağ olanlara sağlıklı uzun ömürler ve vefat edenleri rahmetle yad ediyorum O yıllarda bakkallık mesleğini icra eden Babam Osman Keskin, Çırak dediğimiz Mustafa Kansu abimiz, Namı diğer Bismillacı dediğimiz İsmail Kara amcamız, ve Güdük Omar dediğimiz Rahmetli Ömer Bilgin amcamız ve Osman Göktaş abimiz ile Okul yanında dükkanı olan sonradan tekel bayii olarak çalışan Uzunaligilin Ali Ursavaş amcamız. İşte onlar birer dürüstlük sembolü insanlardı. Şimdilerde ise ülkemizde üç kuruş fazla para kazanayım diye ayaküstü dolandırıcılık yapan bakkallar çok olduğu gibi hakikaten başın sıkıştığında borç istenen bakkallar ise artık yok. Çünkü günümüzde onlar da sistemin bir parçası olmuşlar.
1970 li yıllarda toplam 350 bin mahalle ve köy bakkalları varken günümüzde bu rakam 17 bine düşmüş, artık Büyük Süpermarketlerle ve alışveriş merkezleri ile yarış edemez olup bir ticari ahlak sahipleri, mahallenin dert ortakları yok olmaya yüz tutmuşlar.
Tekrar görüşmek üzere hoşça kalın sağlıklı kalın.
Necati Keskin
18.Kasım.2018
FACEBOOK YORUMLAR