Ülkemizin kanayan yarası “Üvey Analar” ve evlerini terk eden yavrularımız hakkında, çoktandır da yazmayı düşünürken, nereden akıllarına geldi ise bir Televizyon kanalı sokak çocuklarını ele almıştı, Konuyu kanalda seyredeli bir hayli zaman geçti ama, “Anneler Günü” dolaysıyla bir iki kelam etmem gerektiğine inanarak bu yavrularımızın acılarını toplumun sorunu olduğunu düşünerek, genelde izlediğim çocukların hemen yüzde doksanı üvey ana korkusu veya üvey anaların merhametsizliği ve kocalarının basiretsizliğinden ileri geldiğini kanısındayım.
Yani hangisinin sorununu yazayım, Çocukların yaşadıklarını yazıp sizi de konu hakkında germek istemem, sokağa terk edilen çocukların yaşadıklarını az, çok herkes biliyor, Küçük yaşta uyuşturucu, tiner ve sigara gibi alışkanlıklarının yanı sıra ahlaki boyutta ne hale geldikleri hepimizin malumu.
Yani çocuk haberleri yürek burkuyor. Caddelere, sokaklara yığılmış gençlerin haberleri insanı kahrediyor. Okul önlerinde her türlü uyuşturucu satıldığını duyan İçişleri Bakanı’nın önerisi, “satıcıların bacaklarının kırın”
Yani sizin anlayacağınız bu çocukların durumu içler acısı,
Ülkemizin geleceğidir bu çocuklarımız.
Allah bu durumda olan yavrularımıza yardım etsin Devletimiz bu konuda çok hassas olduğunu biliyoruz, ama konunun önemi hakkında annelere gerekli eğitimin verilmesi şart. İnsanlar sokakta boş gezen kedi ve köpeklerin bile bakımlarını üstleniyor da, masum, günahsız bu yavruları sokağa atanların da mutlaka tedaviye ihtiyacı olduğu, tedavi olması gerektiğine inanıyorum.
Yazımın başında da yazdım, Yüce Rabbimiz, kendi ismini kadın uzvuna verdiği tek canlıdır. O uzuv “Rahim” dir. İste Yüce yaratıcı kadına içgüdüsel olarak “Analık” duygusunu verdiğinden, ne ve nasıl olursa olsun evladına üveylik yapamaz. İyi niyetimle söylüyorum yapanların ya cahilane tavırlarından veya psikolojik sorunlarının bulunduğunu düşünüyorum..
Birde madalyonun diğer tarafında, her şeyden habersiz olduğunu vurgulayan babalara şunu demek istiyorum. İnsanız sonuçta bazen talihsizlikler peşini bırakmıyor, eşin vefat etti, yahut uyum sağlayamadınız eşinizle medeni bir şekilde ayrıldınız, Hayatınızın geleceği için ve yeni bir düzen kurmak üzere evlendiniz. Bu babalara sormak gerekir. Çocuklarınız sokağa atılırken, böyle kaygısız duygusuz kalmanın sonuçları çocuklar üzerinde psikolojik sorunların nelere mal olduğunu niçin görmezler veya göremezler..
Bu durumda olan çocuklara vatandaş olarak yardım etmemiz gerektiğine veya gerekirse ailelerini ilgili kurumlara bildirmek bizim insanlık görevimiz olmalıdır.
Yine çok uzun yazıyorsunuz diye kızmayın bana, Bu konu açıldı da arkadaşlarımız ve dostlarımızdan bazılarına ders olur diye kendi yaşadıklarımdan bir alıntıyı anlatmak istiyorum.
Abim Yüksel’in annesi 6 aylıkken sebebi bilenmeyen bir rahatsızlıktan ötürü vefat etmiş, Rahmetli annem de Korgun’a bağlı Ildızım köyünden Korgun’da “Kaftangil” lakaplı bir aileye gelin gelmiş. Evliliklerinin üçüncü yılında eşi de vefat etmiş, aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama 1,5 yaşında ki oğlu da nedeni bilinmeyen rahatsızlıktan ötürü vefat ettiğinde zaten çok fakir olan aileye annemin de “bir boğaz eksik olsun” yani ekonomik açıdan yük olmaması için onu tekrar köyü Ildızım’a annesinin yayına geri gönderiliyor, Bu vaka abimin annesinin vefat ettiği tam o aylara denk geliyor ve babam tekrar annemle evleniyor. Abim de o zaman 6 aylık bebek, Annem onu emzirerek büyütüyor, yani bir nevi süt anneliği yapıyor, ve ben doğuyorum, Abimle benim aramda zaten 1,5 yıllık gibi fark var..
Konuyu şuraya getireceğim ben ve abim ilk okula başladık, okulu bitirdik demek ki 13 veya 14 yaşlarındayız, artık ağızdan ağıza dolaşan ve kulağımıza gelen dedikodular bizi rahatsız etmeye başlayınca artık annem babamla konuşmuşlar ki, bir iki gün sonra rahmetli Annem gerçeği abime anlattı.
Yani biz 14 yaşımıza kadar öz ve üvey ’in ne olduğunu bile bilmedik.
Şunu da söylemeden geçemeyeceğim, Hani bir söz vardır “Bu gün dünya yarın ahret” derler ya hani 72 yaşıma geldim rahmetli anneciğim nur gölünde yatsın bir kere olsun, benim ve abim arasında bilerek ayrım yaptığına billahi şahit olmadım. Hatta ona benden daha çok özen gösterdiklerini biliyordum.
Rahmetli annem son on yılını Safranbolu’daki evimde geçirdi. Bu zaman içerisinde bir kere olsun Abimden şikâyetini duymadım, Yani biz 14 yaşımıza kadar öz ve üvey ’in ne olduğunu bile bilmedik. 70 yaşımızı geçtik torunlara kadar genişledik hala daha bilmiyoruz. Biz tek bir aile gibiyiz...
Ama bir hakkını da teslim etmem gerekir. Bu benim görüş ve düşüncem, Abim de anneme karşı sevgide asla kusur etmedi, Ona üvey ana gözü ile asla bakmadı.
Konuyu nereden nereye getirdik.
Allah herkese hayırlı eş’ler ve hayırlı evlatlar versin. Allah herkesi çoluğuyla çocuğuyla yuvasında mutlu etsin,
12 Mayıs 2018 Anneler günü Tüm annelerin anneler günü kutlu olsun.
Görüşmek dileğiyle hoşça kalın sağlıklı kalın..
Necati Keskin
12 Mayıs 2018
FACEBOOK YORUMLAR