Ahde-Vefa. Anlamını bilenler için çok güzel bir kelime.
Ahd iki tarafın sözleşmesi demektir. Bir taraf söz verirse bu vaat olur. Vefa ise, “sevgiyi sürdürme, dostluk ve sevgi bağlılığı” anlamındadır. Ahde vefa ise, “verdiği sözünü yerine getirmek” demektir. İslam hukukunda dini bir emirdir.
Vefalı insan, dostunun hata yaptığını bilse de yalnız bırakmaz, bağışlayıcı olur.
Bu konuda bir hatıramı anlatmak istiyorum. Ankara A.İ.E.S okulu dördüncü sınıfta okuyorduk. Beden Eğitimi öğretmenimiz Suphi Gürsoytırak, Güreş federasyonu eski başkanı ve çok sert görünümlü, Beden eğitimi dersini bütün derslerden üstün tutan bazı arkadaşlarımızı da bu dersten kurul kararı geçen arkadaşlarım olduğunu söylüyorum ki Öğretmenimizin ne derecede sert ve disiplinli olduğunu hafızanızda canlandırın istedim. Bir çok lise, fakülte de beden eğitimi derslerine girdiğinden Ankara’da okuyan hemen hemen bütün talebeler bilir.
Hocamın sert olduğu kadar babacan tarafı da vardı, Kıza boylu sayılır ama çok atletik yapılı olduğu kadarda kilolu ve başı kel di. Ona bütün talebeler “Keltoş” ismini takmıştı.
Bir Cuma günü öğleden evvel son dersti. Beden Eğitimi dersi vardı. Ders zili çalar çalmaz hocamız saniye geçirmeden derse gelirdi ve bütün talebeler de mutlaka derste hazır beklerlerdi, Hocamızdan sonra gelen öğrencileri ise asla derse almaz ve notunu da kırardı Sınıfın çok zayıf görünümlü çelimsiz ve babası Kimya Sanat Enstitüsü müdürünün oğlu Ahmet Bezmen arkadaşımız öğretmenin takma adı olan “Keltoş” sözcüğünü kağıda yazarak sınıf tahtasına ters çevirip raptiye ile yapıştırdı. Kendisine “yazma” diye çok ısrar etmemize rağmen, “görürse biraz dersi kaynatırız hiç olmazsa, merak edilecek bir şey yok” dedi.
Hocamız derse rüzgar gibi geldi ve kapısı hızla örtünce ve mevsim itibariyle camlarında açık olması üzerine tahtadaki “keltoş” yazılı kağıt tahtadan yere doğru tam hocamızın ayaklarının dibine düştü ve o “keltoş” yazısını gördü. Takma adını biliyordu, “bu yazıyı kim yazdı?” diye sordu. Derslikte çıt yok. Bu sefer, ”bu yazının kime ait olduğunu bulurum, ben bulmadan kim yazdı ise erkekçe çıksın” dedi Tabi aramızda yazıyı yazan da var. Bize tekrar sordu: “Bu yazıyı kim yazdı?” diye.
Yine bizden ses yok. Yazıyı yazanı hepimiz de görmüş, hatta “yazma” diye müdahale etmiştik. Fakat söylememiz imkânsızdı. Arkadaşımızı asla ele vermeyecektik. Öğretmenimiz bu tavrımıza iyice kızdı. “demek yazanı ele vermeyeceksiniz, bravo size. Ama bende bu yazıyı yazanı bulup gerekli cezayı vermezsem şerefsizim” dedi.
O anda, sınıfta bizden daha sağlam cüsseli ve boksör tipli Sivas’ın İmranlı kazasından bir odada birlikte üç yılını geçirdiğimiz can arkadaşım ve kendisini Rahmetle andığım Rıza Pekşen adındaki arkadaşımız ileri çıkarak, “hocam ben yazdım, arkadaşlarımı bulaştırmayın ne cezam varsa bana verin” diye itirafta bulundu .ama sınıftaki herkes biliyor ki yazıyı yazan o öğrenci değildi, Bu duruma yine de sevinememiştik. Nitekim gözümüzün önünde, “siz misiniz kahramanlık gösteren” der gibi insafsızca arkadaşımıza gerekli cezayı verecekken, “Keltoş” sözcüğünü yazan arkadaşımız Ahmet Bezmen “Hayır hocam yazıyı ben yazdım, sizden birlerce kez özür dilerim. her türlü cezaya razıyım, arkadaşım babamın ona burs almasına yardımcı olduğu için beni korumaya aldığına inanıyorum”. Dedi ve sınıftaki arkadaşlarda Ahmet’in yazdığını söylediler. Her nasılsa hoca gülerek “ben zaten kel olduğumu biliyorum yavrularım, sizin demenize gerek yok, Ankara’da “keltoş hoca” deyince beni gösterirler.” Diyerek olayı kapattı..
Demem o ki, gencecik öğrencilerdik ve arkadaşımızı ele vermemiştik. Fakat yazıyı yazan arkadaşımızın babası sayesinde okul bursunu almaya hak kazanan Rıza Pekşen, yapılan bu iyiliğin altında kalmayarak bize göre “AHDE-VEFA” örneğini göstermişti. Yani sevgi, şefkat, merhamet, iyilik, hoşgörü, değer vermek, gibi bu duygular vefanın meyveleridir.
Ahde vefayı anlatmam için konudan konuya geçiyorum, Birkaç ay önce Edebiyat Dergisinde Entelektüel-41 rumuzuyla yazan bir kardeşimizin makalesinden okumuştum, çok güzel bir örnekle anlatmış, o yazıyı hiç unutamam, Bu yazar kardeşimin affına sığınarak yazısından alıntıları sizinle paylaşmak istiyorum..
İşte ”AHDEVEFA” yı anlatan en nadide örneklerinden biri.
Yaşlı bir adama sokakta yürürken bisikletli çarpmış ve hafif yaralanmıştı. Görenler hastaneye götürdüler. Görevliler röntgen çekmek isteyince, yaşlı adam huzursuzlandı; “acelesi olduğunu, röntgen istemediğini” söyledi. Hastane görevlileri, merakla acelesinin nedenini sordular. “Eşim huzur evinde kalıyor. Her sabah birlikte kahvaltı etmeye giderim, gecikmek istemiyorum” dedi.
Görevli, “eşinize telefon açar gecikeceğinizi söyleriz” deyince;
Yaşlı adam üzgün bir ifade ile: “Ne yazık ki eşim Alzheimer hastası ve hiç bir şey anlamıyor, hatta benim kim olduğumu dahi bilmiyor” dedi.
Görevliler hayretle: “Madem sizin kim olduğunuzu bilmiyor, neden her gün onunla kahvaltı yapmak için koşuşturuyorsunuz?” diye sordular.
Adam: “Fakat ben onun kim olduğunu biliyorum” dedi.
Size çok güzel örnekler verdim. İşte ahde vefa, Vefa, verilen sözlere sadık kalmak, arkada bırakılanları unutmamak, dostluğun asaletine ihanet katmamaktır. Gerçek vefa; tam, mükemmel, içten, sağlam ve sarsılmaz kalp bağlılığı, sadakat ve üstün ahlak özelliğidir.
NATO Başkomutanı General Rogers Yunanistan’ın Türkiye’nin Kıbrıs harekâtına kızıp 1974’te ayrıldığı- NATO’ya ikinci defa dönmesine hayır demezseniz. Yunanistan da sizin Avrupa Topluluğu’na (Avrupa Birliği’ne) girmenize karşı çıkmayacak" ve Ege’deki bütün ihtilafları çözeceğine söz veriyorum demiş.
Kenan Evren’de Rogers’e “asker sözümü” demiş ve Rogers’te “evet asker sözü” demiş..
Bu söz üzerine veto hakkını kullanmayarak ikinci defa NATO ya giren Yunanistan ve Rogers o yemini unutup o yıllarda Yunanistan’ın, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine engel olmak için elinden ne geliyorsa yaptığı ve, Ege’de yapmadığı kötülük kalmadı... Rogers de verdiği sözü bir daha hatırlamadı.
İşte bu da, vefasızlığın ve şerefsizliğin tipik bir örneğidir.
Anne-baba, eş, çocuklar, yakın-uzak akrabalarımız, öğretmenlerimiz, emeği geçenler, komşularımız, arkadaşlarımız ve üzerimizde hakkı olan tüm insanlara karşı vefa borcumuz vardır. Bunlara saygıda, yardım etmede, ziyaretlerine gitmede ihmalkârlık yapmamalıyız.
Görüşmek dileğiyle sağlıklı kalın hoşça kalın…
Necati Keskin
15.10.2017
FACEBOOK YORUMLAR