Musalla Taşına Yatmadan
Merhaba dostlarım.
Size siyasetin dışında bir yazı ile karşınıza geldim.
Corana virüsünün ülkemizi Mart.2020 yılından itibaren ziyaretinin hemen hemen dört yıldan fazla olmak üzere ülke olarak zor günler geçirdik, Bu uğurda çok muhterem bacanağım dahil 100 bin vatandaşımızın canına mal olan bu ve bunun gibi ne idüğü belirsiz hastalıklardan yüce Mevla’m hepimizi korusun, Bu uğurda vefat edenlere Allah’ın bol ve sonsuz rahmetlerini diliyor, Mekanlarının Cennet olmasını yüce Mevla’mdan niyaz ediyorum.
Yine de vatandaş olarak pandemi dönemini bir daha bu ülkeye yaşatmasın, ülke olarak, devlet olarak çok acı günler yaşadık onun için her türlü hastalıklardan kendinizi korumayı bilin. Çok şükür ülkemizde yaş ortalaması Avrupa standartlarına yaklaşmamıza rağmen bu gün 65 yaşını aşmış insanlar bizim ülkemizde yaşlı sınıfındadır, Sosyal Hizmet Uzmanı, İletişim Yazarı Duygu Tereci’ye göre en gerçekci bir yaşlılık tarifi yapmış “Yaşlılık yani yaşlanma, bireyin anne karnından başlayıp ölümüne kadar olan süreç içerisinde biyolojik, fizyolojik, psikolojik ve sosyal açıdan değişime uğrayarak yaşamını etkileyen geri dönülmez ve kaçınılmaz bir süreçtir” diyor,
Aslında 80 (seksen) yaşına merdiven dayamış biri kişi olarak kendimdeki değişimleri de ön planda tutarak yazıyorum, İnsan vücudu zamanla yavaşlama eğilimi, hareketlerimizde kısıtlama gösteriyor.
Bu olay doktorlarımızın dediği gibi hücrelerin yenilenme hızı düşer ve belirli sağlık sorunları daha yaygın hale gelebilir. Ancak yaşlılık sadece fiziksel değişimlerle sınırlı değildir; birçok insan bu dönemde büyük bir bilgi birikimi ve tecrübe kazanır. Ayrıca yaşlılar da her konuda iş ve sosyal hayatta emekliliğe ayrıldığı bir dönemdir. Aynı zamanda, toplumlarda yaşlı bireylere olan saygı büyük önem taşır. Birde yaşlılık süreci herkes için farklı olabilir; kimileri bu dönemi aktif, kimileri daha sakin bir yaşamı tercih edebilir.
İnsanlar 65 ten sonra 70 ler de ayrı, 80 lirde ayrı ayrı sorunlarla karşılaşmak mümkün onun için her zaman aktif olmak bizim gibi yaşlılar çok daha önemli, Allah bizleri hastanelerimize düşürmesin, yokluklarını da göstermesin, hastaneler dolu olduğu kadar, bizim gibi yaşlı ve bakıma muhtaç insanlar için gerçekten de zor günler geçirmemek için kendimizi zararlı alışkanlıklardan korumak zorunda olduğumuzu bilelim...
Bugün biraz yaşı genç olanlara şunu demek istiyorum, gençliğin güzel günleri var. Hangi yaşlıya sorarsanız “Ah nerede o gençlik günlerimiz” diye hayıflanmaya başlarlar, Ama insanlar 60 yaşından sonra her ne hikmetse günler su gibi akıp gidiyor. Her gün ömürden gidiyor,
Ünlü ilahiyatçı hocamız Prof. Dr. Mehmet Okuyan hocamızın şu sözü gerçekten de doğrudur. Diyor ki hocamız “Allah her yaşın güzelliğini ayrı vermiştir” diyor, gerçekten de öyledir, Her günün akşamı olmasıyle birlikte ölüme bir gün daha yaklaştık dediğiniz gün hayatın sonunu getiremezsiniz, Yaşlılıkta her geçen günün güzelliğini fark etmek, insanlara muhtaç olan hayvanları ve her canlıyı doğayı sevmek, hayatın güzelliğini anlamak huzurlu yaşamanın ilacıdır,
Her ölüm genç ölümüdür ama ölümünde yaşlısı gençi olmadığını biliyoruz, Bazen dua ederken yüce Mevla’m sıralı ölüm versin diyoruz ama ne yazıldı ise o gelir başımıza, diyerek kendimizi teselli edebilmek te çok önemli..
Yaşlısı genci fark etmez ama, mali durumu çok iyi olan bu insanlar teklif edeceğim konu ise, halkın faydalanacağı bir kalıcı eser yapmak unutma ki dünyanın en güzel hayırlı dualara nasip olmaktır.
Bazı bilinmesi gerekenler vardır, insanların aklın alamayacağı ama bilinmesi gereken bilimsel gerçekler vardır ki bunu asla bilemeyiz, Bu yüce yaratıcının sırrıdır bu, Düşünebiliyor musunuz ki evrenin içinde bir toz büyüklüğünde olan dünyamız üzerinde 8,5 milyara yakın çeşitli fizyolojik tiplerde, ırklarda insanların var olduğu, yüzlerce çeşit büyük ve küçük hayvanların, yine yüzlerce böcü bortünün var olduğunu da düşünürsek aklın alamayacağı büyüklükte olan bu evrenin de mutlak bir yaratıcısı olduğuna inanın, inanmakla da kalmayın, yaratıcıyı da hiç aklınızdan çıkartmayın. Emirlerine karşı gelmeyin, Bir ilahiyatçımız İslam’ı şöyle tarnif etmiş “Dünyamızda var olan bütün dinlerin en kıymetlisi olan İslam dinimiz insanlık için dünyanın en büyük hayat kaynağıdır, insanlığa barış ve kardeşliği getirmeyi arzulayan, peygamber sevgisi etrafında teşekkül eden milli ruhun ve güzelliğin ifadesidir” diyor.
Yine yazımı şair Selim Tufan’ın “NE YAZAR” adlı bir şiiriyle yazıma son veriyorum,
“Ömür yorulmuş beni yaşatmaktan,
Yaş seksene dayanmış,
Küsmüş bana biriler sevgiden yana,
Küsse ne yazar küsmese ne yazar,
Hani derler ya!
Unumu eledim, astım duvara eleğimi,
Bir çuval un versen bu da benden diye,
Bu saatten sonra,
Elesem ne yazar elemesem ne yazar,
Öyle olmuyor işte hayat,
Ne derse o oluyor,
Zaman insanoğlu ile,
Kedi, köpek misali gibi oynuyor,
Bu gün varız,
Yarın olmayız belki bu alemde,
Bu gün de olsak,
Ne yazar, olmasak ne yazar,
Takvim yaprakları,
Günü geçince düşermiş,
Düşşe ne yazar, düşmese ne yazar”
Elbette hiç birimiz ne kadar yaşayacağını bilmiyor, tahmin dahi yürütemiyoruz. Fakat mutlaka hepimizin uzun vadede hayalini kurduğu şeyler var, Moralini bozmadan ve Musalla taşına yatmadan, tüm hayallerinizin gerçekleşmesini dilerim.
Necati Keskin
01 Şubat 2025