Unutma - Unutturma
Gazetemizin bir köşesine yazıyoruz, çiziyoruz, kendimize göre okuyuculara bir şeyler vermek veya bazı konularda bilgilendirmek istiyoruz, bu yeterli mi? hayır. Çünkü yazarlar çizerler her konunun uzmanı da değiller, mütevazi olmak gerekirse sadece hatırlatmak bakımından, yazıyor ve çiziyoruz. Mesela kendimden bahsedeyim ki ben, Bizler 70 – 75 yıl önceki Anadolu ahlakı ile yetişmiş aileden gelme kendi kendimizi yetiştirerek İslam dini doğrultusunda verilen bilgilerle yetindik, ancak sizlere dini konularda bilgi verecek düzeyde olmadığımı, Bu arada yazımda belirtiğim bazı fikir ve düşüncelerime de kulak arkası etmeyeceğinize inarıyorum.
Daha önceden de yazmıştım, Bazı bilinmesi gerekenler vardır, insanların aklın alamayacağı fakat bilinmesi gereken bilimsel gerçekler vardır ki bunu asla bilemeyiz, Bu yüce yaratıcının sırrıdır, Düşünebiliyor musunuz ki Çapı 95 milyar ışık yılı büyüklüğünde olan bu evrenin içinde mikroskopla bile zor görülebilen yani bir toz büyüklüğünden de en az birkaç defa küçük olan dünyamız üzerinde 8,5 milyara yakın çeşitli tiplerde, ırklarda insanların var olduğu, yüzlerce çeşit büyük ve küçük hayvanların, yine yüzlerce böcü bortünün var olduğunu da düşünürsek aklın alamayacağı büyüklükte olan bu evrenin de mutlak bir yaratıcısı olduğuna inanın, inanmakla da kalmayın, yaratıcıyı da hiç aklınızdan çıkartmayın derim..
Birde Mevlâ’m bu alemi yaratırken çeşit çeşit, ırk ırk insanlar, tabiatın her ortamına göre binlerçe çeşit hayvan, böcü börtü, o ortama göre çeşitli meyveler yarattı. Tabii her canlının yaşaya bileceği ve üreye bileceği ortamı da hazırladı, onlara beslenmeleri için sayısız nimet verdi ve ihtiyaçları kadar da güç, onu yok edecek diğer hayvanlara karşı da kendini savunmak üzere içgüdüsel taktik ve kuvvet ile ömür verdi,
Konuyu şöyle izah edeyim, yarattılan bu evrene bakıp, düşünerek, hayvanlardan ayrı özellikler veren yaratan, insanlar beyin denilen lobunu çalıştırıp beni orada burada aramadan bulsunlar, yani bu evreni, bu alemi kim ve nasıl yaratıldığını, ayların, mevsimlerin bir saniye bile şaşırmadan devam ettiğini, yukarıda anlattığım gibi Yüce Yaratıcıyı düşünmemek ona isyan bayrağını çekmek, ancak aklından zoru olanlar geçerlidir.
Tüm canılılar hayat-ölüm dediğimiz kısacık, göz açıp kapayıncaya kadar geçen zaman diliminde kimimiz daha yolun başında emekleme döneminde, kimimiz ortasına doğru, kimimiz de artık son demlerimizde toprağın altına girmek için son nefeslerini alıp veriyoruz, nihayetinde ise son durağın seni sevenlerin son görevini ifa etmek istedikleri cami avlusunda bizi bekleyen musalla taşında. Hani ne demiş şair “Bir nefeslik saltanatın olacak, o musalla taşında”…
Yüce yaratıcının verdiği ömrü yaşadığın süre içerisinde adam gibi yaşamak önemli, ölümden sonra var olduğuna inandığımız ahiret hayatınında düzgün olmasını kim istemez, Fıırtınalı hayat bize göre değildir elbette, az yaşa çok yaşa bir gün yolu sonu görünecek, İşte size bir örnek; Dünyanın en uzun yaşayan ve 132 yaşında ölen bir Çinli vatandaşa ölmeden önce sormuşlar, “Yaşadığın zaman içerisinde ne öğrendin” diye Çinli’de alay edercesine “Benim de ömrüm ancak kelebeğin ömrü kadarmış bunu öğrendim” demiş.
Aslında Çinli vatandaş doğru demiş, onun sözünden ibret alınacak büyük dersler var. Çünkü yaşarken yaşamın sonlarına doğru başımıza neler geleceğini ne olacağımızı bilemiyoruz, yani geriye dönüp yaşadığımız hayat serüvenini gözden geçirdiğimizde, şerefle bitirilmesi gereken en yüce en ahlaki görev hayattır. Ne demiş din alimlermiz, “Ne kadar zengin olursanız olun, ne kadar dini bilginiz ve makamınız yüksel olursa olsun, gönül terazinizde, tüm yaratılanlara karşı vicdanınız ve merhametiniz ağır basmadıkça, insan olamazsınız.” diyorlar..
Yani unutmayın ki üzerinde yaşamımızı bir ömür sürdürdüğümüz dünya malı için hırsına yenilme. Hani çok önemlibir söz vardır “zulümle abad olunmaz”, İnsanız sonuçta hata yapar mıyız, yaparız, ancak kul hakkını almayın, haksız kazanç peşinde olmayın derim, ölümün var olduğunu düşünerek şu üç günlük dünyada şerefinle ve namusunla yaşamanızı salık veririm..
Rahmetli şair Abdürrahim Karakoç’un “Değmez bu dünya” şiiri sanki bu yazıma nazire olsun diye yazılmış.
“Unutma ki yolcu yolunda gerek,
Yolcunun azığı belinde gerek,
İnsanlar insanlık hâlinde gerek,
Mest olup sızmaya değmez bu dünya.
Bilesin ha canım haydar bilesin,
Seni bekler, soğur mezar bilesin,
Ebediyet ötede var bilesin,
Tek satır yazmaya değmez bu dünya.”
Unutma, unutturma! Eğer ki inancın var ise önce kendini hesaba çek,
Yaşadığınız dünyada insanları ve tüm canlıları, doğayı ve tüm nebadatı sevmeyi, yardımlaşmayı, garip gurabayı gözetmeyi, yani iyi insan olma özelliklerine sahip olmayı yeğle, Çünkü seni rahmetiyle anmak varken, sakın ola ki için lanetle anılmayı yeğleme.
Çünkü, Hayat sizin istediğiniz kadar uzun değil.
Uzun yaşayan Çinli’nin sözüne kulak ver.
Tekrar görüşmek dileğiyle sağlıklı kalın hoşça kalın.
Necati Keskin
30 Nisan 2025