ZALİMLERİN ZULMÜ - MAZLUMLARIN AHI
Yaşalmımızı sürdürdüğümüz bu dünyada Yüce taratıcı din, dil, renk, ırk gibi çeşitli insan tiplerinden ayrı, varlıklı ve yoksul insanlar ile birde çıkarları ve eğolarının tatmini için zalimler ile mazlumların var olduğu bir dünyada yaşıyoruz.
21. Yüzyılında öyle bir bilim çağına geldik ki, bu çağda her şey bitti şimdi de evrenin büyüklüğünü matematiksel olarak ölçmeğe çalışıyoruz, (8,5) sekizbuçuk milyara yaklayan dünya nüfusnun yüzde sekseninin açlık sınırında yaşaması ve buna çözüm bulunması gerekirken bu evrenin ölçümün ne zalimlere nede mazlumlara yararı olmayacağı gibi şu an onu tartışılır hale getirmek benim nacizane görüşüm, bu gün için yeri değil diyerek şu kısa bir bilgi notu düşeyim istedim.
Evren, bilim çağında büyüklüğü tartışılıyor, bir bilim adamının görüşünü okumuştum ve aynı görüş Google de var, şöyle yazıyor “Gözlemlenebilir evrenin çapı yaklaşık 93 milyar ışık yılıdır, yani yarı çapı yaklaşık 46.5 milyar ışık yılıdır.”
Işığın saniyedeki hızı 300.000 Km. olduğuna göre, bunu dakika x saat x bir gün yani 24 saat x 365 x 93 milyar yıl = benim hafızam almadı eğer lütfen hafızanız alıyorsa varın siz hesap edin evrenin büyüklüğünü, onu yaradanın azametine ve yüceliğine..
Bu büyük evrende milyarlarca yıldız arasında tabiki dünyamızda var, ancak bu evrende gözümüzle zor görülebilen bir toz zerresi kadar, bu toz zerresi içerisi büyüklüğünde böyle bir dünyada yaşıyoruz ki, (8,5) sekiz buçuk milyara yaklaşan nüfus içinde, şu an en büyük mikroskopların bile görmesinin imkanı olmayan bu insanların kimine inandıkları veya din olarak neye inandığını anlamak bizim konumuzun dışındadır.
Ancak şuna inanıyoruz dinler dünyayı da bölmüşler, Bizim inandığımız din İslam dini yani özellikle İslam coğrafyası diye adlandırılan bu geniş topraklarda, acı, kan ve gözyası yüzlerce yıldır devam edilyor insanlar neye inandıklarını ve ne adına yaşadıklarını hakikaten bilselerdi veya İslam’ın kutsal kitabı eğer tüm Müslümanlara gerektiği kadar öğretilip bunun ne demek istediğini kavrayabilselerdi billahi bu kadar acı, bu kadar kan ve bu kadar da gözyaşı bu topraklara asla uğramazdı,
Bu gün Ortadoğu denilen bir bölgenin, altında mevcut zengin petrol yatakları için eğemen güçlerin emri altında, Maşa olarak kullanılan İsrail devletini de bu bölgeyi yıllarca Cehenneme çevirmesi, halen de devam eden zavallı masum bebekler, yaşlılar ve çocuklar bombalar altında can verirken, dünyanın diğer köşesinde kılını kıpırdamayan, dünya zevklerinden gözü dönmüş pek de dilim varmıyor ama, bir domuz kadar da hissiyatını kaybetmiş insan topluluğu var.
Acaba 2 yıla yakın ateş içerisinde kalan bebeklerin çığlıkları, annelerin feryatları, yaşlıların çaresizliklerine vicdan ve merhamet yoksunlarının kayıtsızlığı ve bu zalimlerin yanında saf tutmanın bir şeref olarak görüldüğü bu topraklarda, şimdi mazlumları kurtarmak için ülkemizden gayri adım atan ülke ve insan toplumu niçin yok?
Şimdi Dünya milletleri neden bu kadar suskun, mazlumun yanında olmaktan veya ona yardım etmekten, tonlarca bombalardan sakat kalan çocukların elini tutmaktan, yanan ylürüklere, acılara bu kadar duyarsız kalmaları acaba neden bu kadar uzaklaştılar. Mesela Ortadoğu’daki İslam ülkelerinin sessizliği acaba hangi menfaat, hangi çıkar, hangi kırıntı, hangi artık, hangi korku sizi bu kadar sessiz hale getirdi?
Bazı ülkeler noel bayramını ve yeni yılı şaşalı kutlamalar için, zengin sofraları kurdular, mutluluk içinde o günü geçirirken acaba düşünmezler mi ki Ortadoğu’da ölen ve yaralanan çocukların gözyaşları hiç mi vcicdanınızda zerre kadar merhamet duygularızı bu kadar mı köreltti? O yavrular, o masumlar, bırakın yıkıntılar altından ölenler haricinde şimdi de açlıktan ölen yavrular için kılını kıpırdatmayanlar, dünya nimetlerine dalanları acaba hangi din bunları hoş görür veya hangi din bunları duyarsızlıklarını kabul eder,
Gazze’nin topraklarında, bombaların altında aç, sefil çocukların masum bakışları, oturduğunuz noel ve yılbaşı kutlamalarında kurulan sofralarda ki artıkların zerresine bile muhtaç olanlar bu sofralarda oturanların vicdanlarını sarsmalıydı ama mazlumun elinden tutacak eller ya uzanmıyor ya da çıkar uğruna görmezden geliniyor.
İslam coğrafyasıda bir başka perişanlık, Yüce Yaratıcı sizlere en güzel dini vermiş, en kutsal kitabını gödermiş ve en uygun en yüce peygamberini sunmuş ama İslam dinini zalimin zulmüne teslim eden vicdansızlara yazıklar olsun.
Zalimlerin zulümleri hoş görenler mazlumların çığlığını onların ahını alanlar İslam dini ile bir ilgileri olmadığı kesin ama, bu mazlumları ahı da yüce yaratıcı indinde hesabını elbet bir gün misliyle soracaktdır..
Zalimlerin zulmünü, masumlarında ahı’nın ne olduğunu herkes bilir. Ancak zalime karşı dilsiz olanlar ile mazluma karşı sağır olanlar acaba, çocukların bombalar altında kaldığı, annelerin cesetlere sarıldığı, yıllardır dinmeyen kanın akmaya devam ettiği topraklarda Ülkemizden gayri diğer İslam ülkeleri niçin sessiz kalıyor, niçin kılını bile kıpırdatmıyorlar, niçin bu kadar korkuyorlar, acaba neden?.
Şunu unutmamak gerekir ki ne kadar güçlü olursanız olun ama mazlumun yanında vicdanınız ve merhametiniz en üst düzeyde olmasınız gerekmez mi?.
Biz Türk milletiyiz, Türk milletinin asaletinde, geninde ve inandığımız dinimiz dahil bize şunu emreder. “Adalet duygumuz ve vicdanımız, yanlış kime karşı ve ne zaman yapılırsa yapılsın zayıfın, mazlumun, güçsüzün yanında olmayı emretder. Bu Türk olmanın şiarıdır, insan olmanın vicdani kanaatidir. Ve hatta bize zulmedenler de eğer bir gün zulme duçar olursa, o zaman bile zalimin karşısında olmak gerektiğine inanırız. Bu bizim felsefemizdir,”
İçiroe birazcık inancı olan herkesin de bizim görüşümüzde olması gerekir..
İslam ülkelerin yeniden dirilişi ve adaleti tesis etmesi bir zarurettir.
En güzel günlere kavuşmak dileğiyle hoşça kalın, sağlıklı kalın…
Necati KESKİN
15 Ocak 2025