Külahıma Anlat
Toplumumuzda çok değişik karakterde insanlar mevcut. Mesela: Bazı arkadaşlarımla her hangi bir konu hakkında yorumda bulunuyorum, ona değer verip anlatıyorum, bazıları can kulağı ile dinler ve benim konuşmalarıma atıfta bulunarak kendince yorumda bulunur. Bazı arkadaşlarım da ne hikmetse anlatıyorum, anlatıyorum anlamıyor. Hani dedim ya değişik karakterli kişiler diye, bu kişiler hakikaten anlamazlığa mı geliyor ya da anlıyor ama kendince sözüm ona salağa mı yatıyorlar, tabi bunları anlamak mümkün değil.. Hz. Mevlana “Sen ne söylersen söyle, söylediğin karşındakinin anladığı kadardır.’’ diyor. Bu sözün üzerine söz mü olur. Yani sen ne anlatırsan anlat, ne kadar doğru söylersen söyle kusura bakma “Sen onu külahıma anlat” gibi bir sonuç çıkıyor.
Her zaman söylerim bir ülke de eğitim ve öğretim çok önemlidir. Eğitim sorununu çözen milletler gelişmiş ülkeler sınıfındadır. Gelişmiş ülkeler de şu an uzay çağında. Diyeceğim şu ki; Eğitimin temelinde Milli Eğitim camiası ön sıradadır. Bu camianın temeli ise öğretmen ve öğrencilerdir.
Bizim ülkemiz bulunduğu minvalde güçlü, ekonomik bakımından kendi kendine yeterli. Fakat dünyadaki konumu itibariyle ülkemizin sayılamayacak kadar dostları olduğu kadar, yine siyasal ve ekonomik yönden büyük bir güç olmasını istemeyen düşmanları da vardır. Bu normal midir, evet normaldir, ancak normal olmayan ise bizi dost görünüp bizi içerden ve dışarıdan hançerleyenlerin var olduğu, onların içimizde açtığı yaralar ise onarılması ve tedavi edilmesi güç olan yaralardır.
Bu ülkenin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ne demişti ’’Bağımsızlık benim karakterimdir.’’ diye? Onun için biz her zaman bağımsızlığı kabul etmiş onurlu bir milletiz. Bağımsızlığımızdan ödün vermeyiz, veremeyiz,
O zaman tüm toplum olarak şunu idrak edeceğiz, “kardeş olacağız, bir olacağız, birlik olacağız, biz Müslümanız ve Türk'üz kardeşim” Tüm toplum olarak bunu diyebildiğimiz zaman emin olun hiçbir güç bizim karşımızda duramaz, tutunamaz. Eğer böyle bir birlikteliğimiz olursa onlarında ülkemiz hakkında yaptığı gizli şeytanlıkları boşa çıkartırız.
Biz devlet olarak millet olarak bazı aksaklıklar olsa da atamızın izinden gidiyoruz. Konuyu şuraya getirmek istiyorum. Bizim toplum olarak demokrat bir yapımız var. Ülkemizde de demokrasi var diyoruz, var olduğuna inanıyoruz. Fakat ülke menfaatlerine zarar veren bütün özgürlüklere kanun önünde doğal olarak kısıtlama getirir. Onun için demokrasi fertlerin her istediğini yapabilme özgürlüğü demek değildir. Çünkü bir ülkede herkes kendi kanununu tatbik etmek isterse ülkede her türlü eşkıyanın kol gezdiği ülke konumuna düşer.
Devlet olarak eksikliklerimiz var mı, vardır mutlaka. Mesela; Televizyonlarda izliyoruz, Metropol illerimizin en modern caddeleri sanki dağ başı gibi millet birbirini boğazlıyor, caddelerde karşılıklı silahlar patlatılıyor. Trafik magandaları kol geziyor, İki aile arazi yüzenden birbirine giriyor, karşılıklı cinayetler işleniyor, Töre cinayetleri ise aynen devam ediyor.
İnsanız sonuçta, hata yapar mıyız, yapıyoruz. Önemli olan Bu ülkede kim, hangi göreve veya nereye seçilirse seçilsin, kim nereye atanırsa atansın herkes oturduğu koltuğun kıymetini bilecek ve o koltuğun hakkını verecek.
İnsanların karakterinden girdik, eğitimden ve çeşitli konulara değindik ama son sözümüz Türk ve Müslüman bir ülkenin evladı olarak birlik ve beraberlik gücünü göstereceksin, Çok şükür ülkemizin her ferdi “Fatiha Suresini” bilen bir toplumuz..
Tüm okuyucularımıza mutluluklar dileyerek, bana yazıların çok uzun, bende “kısa yazıp derdimi anlatacak kadar akıllı değilim” diyerek kısa kesiyorum..
Tekrar görüşmek dileğiyle sağlıklı kalın, hoşça kalın.
Necati Keskin
01 Ağustos 2024
FACEBOOK YORUMLAR