Necati Keskin

Necati Keskin


Özgürlüğün Sınırı Var mı?

01 Aralık 2024 - 10:34

Özgürlüklerin sınırı var mı?

Elbette var,

Ailede, toplum içerisinde, gelenek ve göreneklerimize bağlı olarak, daha da önemlisi yaşadığımız ülkenin dini yaşantılarına göre  özgürlüklerimizin belirli sınırları elbette  vardır.

Özgürlük, insanlık tarihinin en temel ve en çok arzulanan değerlerinden biridir.

Toplum kuralları çerçevesinde insanlar genellikle özgürlüğüne düşkündürler, bunun neticesinde ise dünyadaki bütün insanlar yaşamı boyunca Özgürce yaşamak ve Demokrasi ile idare edilmek isterler; Çünkü Demokrasi ile özgürlük birbirleriyle aynı bahçede yetişmiş gül fidanları gibidir. Onun için bu istekleri doğaldır, genelde ilerici  toplumlarda kabul görür.

Dünyada monarşi ile idare edilen ülkeleri ziyaret edenler bilir veya bilmeyenler araştırsınlar, insanlar özgür olmadıkları gibi yaşadıkları süre içinde hep hayatlarından ve geleceklerinden endişe duyarlar, ama liderlerine sorarsanız dünyanın en özgürlükçi lideri olarak kendilerini tanımlarlar.

Monarşi idaresini şöyle tarif edilir; “siyasal gücün bir tek kişinin elinde bulunduğu ve yönetimin genellikle babadan oğula geçtiği devlet biçimi.” Olarak tarif edilir. Demokrasi kavramı ise; “Siyasal denetimin doğrudan doğruya halkın iradesine bağlı olarak devleti idare edecek olanları belirtilen aralıklarla halkın özgürce seçtiği temsilcilerin elinde bulunduğu, tüm yurttaşların eşit sayıldığı yönetim biçimi” olarak bilinir. Ülkemizde idare edilen rejim de budur. Buna mukabil; Özgürce yaşamanın tarifini ise şöyle özetleye bilirim; “Hukukça yasaklanmamış olan, yasal ve serbest olandır ve herkese tanınan bir haktır.”

Özgürce yaşayan halk genellikle Demokrasi ile idare edilen ülkelerde görülür..

Hep şunu idda ederiz ki, özgürlüğün beşiği Avrupa olarak biliriz ve Avrupa’da her çeşit fikir özgürlüğü ve insan haklarına ait hangi kanun ve yönetmelik varsa orada var olduğuna inanırız. Yalnız bu Avrupa, bu özgürlüğe kavuşmak için önceki yüzyıllarda yüz binlerce vatandaşının kanını dökülmüş olduğunu, dolaysiyle atalarının çektikleri acıları bildikleri için bu konuda daha bilinçli, bu özgürlüğün kıymetini bilen halk vardır. Yani; özgürlükleri kazanmak için bazen bireysel, bazen toplumsal olarak bir bedel ödenmiştir. Ve bunu da Avrupa fazlasıyla ödedi.

Ancak; Türk milleti, Rahmetli Atatürk, halkının babadan oğula geçen monarşi sisteminden, ülkesinin demokrasi ile idare edilen bir sistemin daha uygun olacağına inandığı ve demokrat bir toplum yaratmak için verdiği mücadelede kan dökmeden başarılı bir şekilde milletine sunmuş olmasından dolayı bu özgürlüğün kıymetini anlamakta zorluk çekiyoruz. Mesela her hangi bir konuda yapılan mitinlerde, gösterilerde veya her hengi bir olayı protesto anında göstericiler biraz hadleri aştıkları zaman, emniyet güçlerince yapılan hafif bir uyarı neticesinde, kırılmadık cam çerçeve kalmadığı gibi, yerdeki kaldırım taşlarını sökerek engel olmaya çalışan emniyet güçlerine bile saldırmayı biz özgürlük sanıyoruz, İşte burada özendiğimiz ve özgürlüğün sınırsız olduğunu  bildiğimiz Avrupa’nın her hangi bir ülkesinde, aynı miting veya gösterilerde en hafif bile olsa ülkenin ve milletin bölünmezliğine zarar verdiğin andan itibaren, haddini aşanlara “dur” demesini de bilirler ve kafalarına da balyoz gibi inerler, hak ettikleri cezayı aldıkları gibi kırdıkları döktükleri malların ceremesini de misliyle ödetirler. Yani cezaları caydrırıcıdır, bu konuda af denilen kelime kullanılmaz. Yani bizim gibi adalet önünde hesap verirken iyi halinden, dolaysiyle gösterilerde yapılanlar acaba sağcı mı, solcu muydu diye bu kerre siyasiler araya girmezler veya birbirlerini de suçlamazlar,

Yüz yıl önce  tuvaletin ne olduğunu bilmeyen, sokaklara pisleyerek leş kokan, Avrupa, temizliği, Türklerden öğrenerek, bu gün medeniyetin beşiği diye gençlerimizin kapağı atmak istedikleri yer Avrupa, Fakat ülkemize de özgürlük adı altında gençlerimizi birbirine düşürmeye çalışan ve bu şekilde ülkemizi karıştırmaya  çalışan iki yüzlü Avrupa.

Şunu unutmamak gerekir ki özgürlükler kişiye özeldir ve sınırsız değildir, ancak senin özgürlüğün başkalarını rahatsız ediyorsa diğerinin özgürlüğü orada biter, kişiye, topluma ve ülkeye zarar veren her türlü özgürlükler sınırı aştığı anda  cezalandırılır, ve cezalar da caydırı olmalıdır,

Ne yazık ki! yüz yıldır monarşi ile idare edilmediğimizden ötürü özgürlüğü ya tam olarak algılayamıyoruz, ya da başkalarının özgürlüğünü kısıtladığımız anda sonunu getirip bitiremiyonruz.

Tek bitirebildiğimiz yer adliye koridorların oluyor.

Görüşmek dileğiyle hoşça kalın sağlıklı kalın.

Necati KESKİN

01 Aralık 2024

Bu yazı 747 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum